22 Ocak 2011 Cumartesi

"TOP 5"

               Hani bazı markalar vardır.Markanın çizgisi ve tarzı sizi o kadar iyi yansıtır ki,mağazada ki aksesuardan,gece elbisesine kadar ,en küçüğünden,en büyüğüne her parça,sanki sizin için yapılmış,kesilmiş,biçilmiş,dikilmiştir.Benim için İpekyol ya da Zara böyledir mesela.
                Bunun gibi,bazıları da zevkli seçimleriyle hayran bırakırlar sizi.Benim için,Olivia Palermo ve Miroslova Duma böyledir.Her ikisinin de zevklerine ve kombinlerine ayrı bir hayranlık duyarım.Bu sebepten,blog sahibesi aşağıda,Olivia-Miroslova top 5'ini yayınlıyor.Kendine de arşiv yapıyor,mutlu oluyor :)
                  Sevgiyle Kalın…
PS:Onca kombinin arasından 5 tane süzüp çekmek inanılmaz zor   oldu.Bu arada, Miroslova'nın kırmızı takımına bayılmakla kalmadım,benzerini aradım-taradım,çıldırdım,bulamadım.Ama,bu başka bir postun konusu :)
OLİVİA
 
 Hem spor,hem klasik şıklığı tam da böyle birşey işte..

 Kolyeyle kemer hem renk hem de tarz olarak birbirlerinin zıttıyken,
bu kombindebirbirlerini tamamlamışlar sanki.İşte bu Olivia'nın başarısı bence:)


 Bu kıyafetle,alışverişe de,öğle yemeğine de,davete de gidilebilir bence..



Miroslovanın ki kadar olmasa da,Olivia'nın bu kombini de
en beğendiklerimden.Kusursuz bence..


MİROSLOVA

 Bu yırtık jean'den bende de var.Her fırsatta
siyah blazer ceketimle ya da derilerle kombinliyorum.
  



Bu iki resimde de Miroslova hamile.Bunları seçtim çünkü,
her iki resim de, hamileyken de stil sahibi olunabileceğinin apaçık birer kanıtı. 


En sona favorimi sakladım.Sezonun trendi tek renk,
sezonun moda rengi kırmızı..İkisi bir arada..Süperrr..


KAZAK SÜSLEMECE..(DO IT YOURSELF)





                                                                                      
         DIY projelerine,daha ufacık,tefecik,tıfılcıkken bile elimi yatkın olduğundan bahsetmiştim ya hani.Hız kesmeden,daha önce yaptıklarımdan birini paylaşayım dedim.İnternette dolaşırken bulduğum ve bayıldığım şu yukarıda ki kombinden ilhamla fiyonkla kazak süslemece..İnanılmaz kolay ve pratik bir proje üstelik 5 dk'da.Reklam kampanyası gibi oldu vallahi.Hadi bakalım..



*Ne Lazım?

- Pek tabi ilk önce süslenecek bir kazak,
- Artık kullanmadığınız bir tane tayt,(çorapta olabilir)
- Dikiş ipi,
- Dikiş iğnesi,
- Makas,
 -Çakmak.


 *Nasıl Yapacağım?
     
 1-Süsleyeceğimiz kazağımızı/trikomuzu, alıyoruz elimize.
Süslemeden önce fotoğraflamayı unuttuğum için fotoğraf koyamıyorum.Kendimi cezalandırmak adına bu maddeyi yazdım.Siz 2'den devam edin,kusuruma bakmayın.


 2-Opak çorap ya da tayttan istediğimiz büyüklükte(ben,yazımın başında ki resimde göründüğü gibi durmasını istediğim için aynı boyutta kesmeye çalıştım.Yaklaşık olarak  5 cm'e 10 cm ölçülerinde dikdörtgen şekilde.Avuç içi büyüklüğü de diyebiliriz buna.Her fiyonk için 2 şer tane dikdörtgen kesiyoruz.



 3- Bu aşamada ,kestiğimiz dikdörtgen kumaş parçalarının kenarları atmasın diye çakmaktan yardım alıp,kumaşın kenarlarını pürüzsüzleştiriyoruz.(Aman dikkat elimizi yakmıyoruz)Çorap cinsi taytlardan kullandığım için,çakmakla işim çok kolay oldu.Ama, penye tayt kullanacaklar,ateş yerine dikiş ile kenarları düzleştirebilirler.Denemedim ama penyede çakmak işe yaramaz gibi geliyor.



 4-Kestiğimiz dikdörtgenleri üst üste getirip(her bir fiyonk için iki tane.Bire bir ebatlarının tutması gerekmez.Benim yaptığımda tutmadı ki bence öylesi çok daha güzel oldu.) şekilde ki gibi,siyah dikiş ipliğiyle,dikdörtgenlerin tam ortasından bağlayarak fiyonk şekli veriyoruz.İsteyen fiyonk şekli verdikten  sonra kumaşları birbirine dikebilir.Tamamen paşa gönlünüze kalmış.Blog sahibesi,sabırsız olduğundan pratiğinden bağlayıverdi kumaşları.

5-İstediğimiz kadar fiyonk elde edince,süsleyeceğimiz kazağın üstüne fiyonkları koyup düzenliyoruz.Sabitlemeden önce,toplu iğneyle tutturuyoruz.Kazağın arkasını çevirip fiyonkları kazağımıza dikiyoruz.İşte hepsi bu…

       Nasıl mı görünecek?



                    
                                 İyi eğlenceler...By B.

21 Ocak 2011 Cuma

BARBİE İLE KEN’DEN DİY PROJELERİ’NE…

      
          Küçükken,evimizin yakınında ki bir markete,neredeyse her hafta başka bir Barbie serisi gelirdi.Ailem de,mutfak alışverişini aynı markette yaptığından,bütün aile toplanıp Pazar günleri marketin yolunu tutardık.Ailemin diğer fertleri mutfak alışverişi ile ilgilenirken,ben, çeşit çeşit Barbie bebeklerin sıralandığı, boyumun yaklaşık üç katı büyüklükteki reyonların  arasında cirit atardım.Sonuçta elimde,evde ki Barbielerin, benden başka kimsenin ayırt edemeyeceği kadar farklı olanlarından bir tomarıyla, annemin yanında,kasada bulurdum kendimi.Annem;ilk başta “daha geçen hafta aldık ya”diye karşı çıkacak gibi olsa da;yaşımdan beklenmeyecek bir hınzırlıkla,aslında hepsinin apayrı birer özelliğinin olduğundan girip,bu yol tutmazsa,"ama anne istiyorummmm" deyip mızmızlanarak elde ederdim çocukça zaferimi.

        Birde o zamanlar,Barbie’nin eşi Ken ile sonsuza kadar mutlu mesut yaşayacakları; üç katlı,her tarafı pembe,bölmelerle ayrılmış odaları ve odaların içinde bir evde bulunabilecek her türlü eşyanın yerleştirildiği oyuncak evlerden vardı.Ev dediysem de daha çok villa,konak yok yok hatta malikane..(Hala bu oyuncağa aynı şekilde hayranlık duyduğum,anlatış şeklimden açıkça belli oldu sanırım.:)O zamanlar,bu evler Türkiye’ye henüz gelmemişti ya da bahsettiğim markette yoktu; arkadaşlarımdan da sadece birinde,babası yurt dışında çalıştığı için bu evlerden vardı.
            Annemi ikna etme konusunda ki çabalarım,bir süre sonra;sabrının tükenmesinden mi ya da beni terbiye etmeye çalışmasından mı bilinmez,artık  sonuç vermemeye başladı.Tam da bu zamanlar da;bir Pazar günü alışverişinde,markete,bu oyuncak evlerden geldiğini gördüm.Hiç unutmuyorum,bende dahil olmak üzere markette ne kadar kız çocuğu varsa hepimiz,(birkaç tanede meraklı ebeveyn vardı) oyuncak reyonlarına hücum etmiştik.Hala yüzümde tebessümle,oyuncak evleri gördüğüm ilk beş dakika hipnotize olmuş gibi bakakaldığımı hatırlıyorum.O hengamenin içinde,incelemeyi-kurcalamayı bitirip,kendimce makul fiyatlı olanlarından(fiyatları,bir oyuncak için,hala hatırlanacak kadar pahalıydı.) bir tane kapıp,annemi nasıl ikna edeceğimi düşünerek kasanın yolunu tutum.Tuttum tutmasına da,ne yaparsam yapayım ikna edemedim annemi.Evde çok fazla oyuncağımın olduğunu,hepsinden hızlıca sıkıldığımı,bu oyuncağın da aynı kaderi paylaşacağını söyleyip durdu.
          Annemin ilk seferde kabul etmeyeceğini bildiğimden fazla ısrar edememiştim o gün.Nasılsa haftaya yine gidecektik.Bu arada evdeki bebeklerim bir hafta daha eskiyecek,anneme de bir neden gösterebilecektim.Ama o günden sonraki her Pazar günü,her seferinde daha mızmızca ısrar etsem de,sonuç alamadım.
          Annemi ikna edememiştim ama Barbie ve Ken’in de hala bir eve ihtiyaçları vardı. Sanırım evdeki kullanılan/kullanılmayan eşyalara tam da bu zamanlarda bir başka bakmaya başladım.Eski kumaşlardan küçücük yastıklar- yorganlar,kaset kapaklarından koltuklar,kola kapaklarının içinde ki plastiklerden tabaklar,tokaların içinde ki demirlerden çatallar yapmaya başladım.Kısa sürede,pembe ve şaşaalı olmasa da kendimce,kaplanmış  kartonlarla bölünmüş bir dizi odadan oluşan bir ev yapmayı başardım ve emeğimle yaptığım oyuncak evim bittikten sonra da,aslına hayranlığım devam etse de,bir daha asla markette ki oyuncak evi alması için anneme mızmızlanmadım.
      Şimdilerde de,beğendiğim şeyi hemen almayıp,acaba evdekilerle benzerinden yapabilir miyim diye düşünmem de taaa buralardan geliyor.Barbie ile Ken’in ev sorunsalı, DİY projelerime ilham kaynağı yaniJ
     Bugün;geçmişte,Barbie ile Ken için yaptığım evin,yüzümde oluşturduğu tebessümün aynısının;ileride de bloğum da paylaştığım DİY projelerine bakınca oluşması için, yaptığım projeleri bloğuma yüklemeye karar verdim.
       Canım anneme kocaman öpücük yolluyor ve geçmişte hayal gücümün gelişmesine verdiği destek için;şimdi ise,DİY projelerime katkıları için çoookkk teşekkür ediyorum.
                                                                             By B.   
                                                                                                       
      

20 Ocak 2011 Perşembe

BLOG SAHİBESİNİN PİLATES MACERALARI -1



      
     Benim için;her 31 aralık günü,kendi kendime bu sene düzenli besleneceğim,yok yok kesin spora başlayacağım ,daha az ayakkabı almaya çalışacağım ve benzeri sözleri vermekle başlayan;yeni yılın Ocak ayının daha ilk haftasında, amannnn bu senede çok yoğunum,seneye zaman ayırırım;tatlı mı yesek ne.. ve bu ayakkabı son gibi cümlelerle tamamlanan birer süreçtir yılbaşları…

       Ama 27 senelik “rutin”ime dur diyen ben,bu sene kendime verdiğim sözleri tutmaya karar vererek, pilates eğitmeni kuzen torpilinden,pilates yapmaya başladım.Yuppiiiiii..

     Buraya kadar her şey süperde bana kimse,hem topa sahip çıkıp,hem de spor yapmanın bu kadar meşakkatli bir şey olduğundan bahsetmemişti.Bugüne kadar pilatesle olan bütün münasebeti TV de,rahat rahat topu,eviren çeviren ve son derece fit görünen zatları izlemekten ibaret birisi olarak;ilk pilates dersine katılıp da,yeni başlayanlar için olan,o küçük mavi topa dahi sahip olamayınca,bu spor dalına da;spor dalıyla meşgul olanlara da, saygım ve hayranlığım bir kat daha arttı.

      Hal böyle olunca da,dersten sonra ilk işim arama motorlarında pilatesle ilgili ne var ne yok karıştırmak oldu tabi..Pilatesin yaratıcısı ve aynı zamanda isim babası Joseph Plates,“Sadece üç derste farkı hissedecek, on derste farkı görecek ve 20 derste tamamen farklı bir vücuda sahip olacaksınız.”demiş pilates için..Ayrıca,vücut direnci ve kondisyonunu sağlamak,kalça ve bel kemiği rahatsızlıklarını gidermek,iskelet dengesini kurmak,vücuda doğru nefes almayı öğretmek,dengeli bir duruşa sahip olmak,sağlıklı bir kemik yapısı kazanmak,sırt ve bel ağrılarından kurtulmak,biçimli bir karına ve ince bir bele sahip olmak,dik durmayı sağlamak da faydaları arasındaymış bu sporun.Bu kadar fayda yanında,fit görünmekte cabası.. Yok yok bu sene caymak yok.Herkese şiddetle tavsiyee..

    Kendime verdiğim ilk sözü tutan ben,yapılacaklar listemde “spora başla” kısmını “check”ledim bile..


By B.
       
        
       
    

19 Ocak 2011 Çarşamba

...




VEKEM
M-L BEDEN
20 TL


KOTON
38 BEDEN
HİÇ GİYMEDİM
35 TL


M-L BEDEN
10 TL




ZARA'dan
M-L BEDEN
10 TL



38-40 BEDEN
5 TL




ÖZEL TASARIM VE DİKİM
Sadece bir kere giydim
15 TL

18 Ocak 2011 Salı

KALDIĞIMIZ YERDEN DEVAM..




ZARA'dan 38 beden
15 TL





Özel Tasarım ve Dikim
Sadece bir kere giydim.38 beden
25 TL




Bu harika elbise malesef bana büyük geldi
M beden
10 TL



M-L Bedene uygun.
20 TL

SATIYORUM......SATIYORUMM.........SAAATTIMM!!!



     Almadan önce rüyalarıma giren,uyanıkken de aklımda hep bir diğeriyle kombinlenerek hayal gücümü işgal eden cicilerimi satıyorum.Sebep gar dolabın taşması.Yer sıkıntısı yaniii..Ee ne diyeyim darısı cicilerin yeni sahiplerine..
                                                                                                              
P.S.:Hepsi ya bir kere giyildi ya da hiç giyilmedi.Fiyatlar resimlerin altında..
       Soru sormak ya da satın almak için burdan bana ulaşabilirsiniz.
                                                                                                             By B. :)






                                              
M BEDEN
 15 TL


M BEDEN
Mağaza:Batik
Hiç giyilmedi
20 TL

38-40 BEDEN
10 TL



M-L BEDEN
Mağaza:Koton
Hiç giyilmedi
15 TL